Yele Yazılan Yazılar'da kağıdı bir tuval olarak kullanmış Sırrı Özbek, kalemini de fırça. Bir "insan akvaryumu" resmetmiş bize rengarenk sözcüklerle. Bu akvaryumda; acı var, mizah var, eli kanlı bir devlet olma anlayışının utanç dolu uygulamaları var... Ama bütün bunları, Sırrı Özbek'in insanlardan ve yaşamışlıklarından dokuduğu kanrengi bir akvaryumun camından izleyeceksiniz. En önemlisi de bir hukukçunun, bir politikacının ve de bir yazarın içinden geçtiğimiz kanlı ve karanlık sürece "vicdanlı bir tanıklığı" var.
Tek kelime Türkçe bilmeyen ama soyadı "Öztürk" olan Remzani İve'nin avukatı olarak göreceksiniz Sırrı Özbek'i. Ahmet Arif'le "kırkdüğme yeleği" üzrine yarenlik ederken bulacaksınız. Bu kitabında anlattığı üniversiteli Ziya'yla Diyarbakır zindanlarınınn zulmüne, Çoban Reşo'yla kanlı srogulara, öğretmen Sıddık Bilgin'le gözaltında ölümlere, İsa Hoca'yla "faili malum" cinayetlere, Sakine Bacı'yla bu ülkede analara yaşantılan büyük acılara sizin de bir solukta tanıklık etmenizi sağlayacak.
Bir gösteride öldürülen gencin katili polislerin nasıl cezasız kaldığını da bu tuvale resmetmiş Sırrı Özbek, suçlu polislerin cezalandırılmsa için gösteri yapan gençlerin yıllarca hapis cezası almasındaki amansız çelişkiyi de...
Meclis kürsüsünden "yüreklerinde birlikte yaşama arzusu, hoşgörü ve sevgi zerrecikleri taşımayan" güvercin katillerine de suçüstü yapan O'dur.
Yele Yazılan Yazılar'da Sırrı Özbek bize usta kalemiyle tanıklıklarını öyle bir resmediyor ki: yaşadığımız çağda bu ülkenin utanç tutanakları aklımıza, yüreğimize, vicdanımıza nakşediyor aynı zamanda.
126
Kurmanci
Edebîyat-Çîrok/Öykü
2015
Loading....