Mezopotamya’nın kadim halklarından biri olmakla birlikte belki de dünyanın en zorlu tarihine sahip bir halkın kültüründen bir kesiti anlatıyor Yusuf Baği.
‘Mardin’de Oda Kültürü’, yıllardır yaşanılagelen bir kültürün olumlu ve olumsuz yönleri ile, o kültürün içinde yaşamış bir kültür aşığının ağzından ve yaşamından anlatılıyor diyebiliriz.
‘Oda Kültürü’nün yaşama yansıması, toplumun yaşam tarzını ve toplumsal kuralları belirleyiciliğinin yanı sıra farklı dönemler içinde farklı anlamlar yüklenen, insanoğlunun bir vazgeçilmezi, ‘aşk’ da kitapta yer alıyor. Aşk, ya da bu kültürün diline uygun ifade ile; Evîn!
‘Töre’lerle, kurallarla etrafı çevrilmiş olan bu duygu, çemberin dışına çıktığı an sorgusuz bir biçimde kanla bitirilmiş ve de bitirilmeye devam ediyor.
Ve yöremizde kadınlar.. Egemen olanın her zaman ‘haklı’ olduğu dünyada, kadınlarımızın bir tarafta "kêbanî, kêbanû, kebanî" diye sultanlar mertebesine kadar yüceltilirken, diğer yanda severken özgür olamamışlara da rastlanmış. Zaman zaman kadınların sevdalanmaları, sonuçlarına hep başkalarının karar vereceği bir ‘mesele’ye dönüşmüş ya da dönüştürülmüş.
Özgür olamayan bir halkın elbette kültürü de özgür değildir. Köklerinde bilginin, bilgeliğin, efsanelerin olduğu bir kültürün, egemenlerin inançları ve kültürlerinin etkisiyle geldiği nokta, karmaşık olan bu sosyal - kültürel olguların üzerinde derinlemesine durulması, analiz edilmesi gerekir.
Halkımızın kültür tarihinin yazılması ve bu kültürün köklerine inilmesi, yanlışlardan arındırılabilmesi için bu alandaki çalışmaların çoğaltılması önemli olmakla birlikte, kültürün kendi özü ile anlaşılabilir olabilmesi için anadile önem verilmesi hayati düzeydedir.
Çünkü bir dil, sadece o toplumun iletişim aracı değildir. Her dil kendi toplumuna özgüdür ve içinde o toplumun değerleri, inancı, tarihi ve duyguları yer almaktadır. Tek bir örnekle Kürtçe Jîn, Jîyan (Yaşam) kelimelerinin Jin(Kadın) kelimesinin kökleri ile yakınlığı dikkat çekicidir. Kadını, yaşamla özdeşleştirmiş, yaşamın kendisi ile bütünleştirmiş bir halkın kadınlarının bugün gelmiş olduğu nokta üzücü olmakla birlikte düşündürücüdür de.
Ezilmiş tüm halkların, kültürlerin, kadınların ve aşkların özgürleşmesi dileğiyle