Söğüt ağaçlarının arasından kızıl akan küçük dereyi takip ederek iki-üç yüz metre aşağıdaki Aşağı Kendekol’a indim. Aşağı Kendekol’u ikiye ayıran araba yoluna çıktığım zaman gözlerimden kuşkulandım. Menfezin tam önündeki çukur kadın ve çocuk mezbahasına dönmüştü. Rüya olmasını isterdim. Ne yazık ki değildi. Milenyumun Kendekol’a sunağı! Geliştirilmiş roketler, son yangın bombaları, son kazan çeşitleri... Kadınlar, çocuklar, bebekler hatta ana rahminde ceninler ve her şey param parça... Her şey ama her şey bir yerinden parçalanmıştı aşağı Kendekol’da. Gözüme ilk ilişen Hediye’nin entarisi oldu. Dikkatle baktım, başsızdı! Kafası kopmuştu. Yaşlı Bese üzerine düşmüştü. Cansızdı. Peyman az ötelerine uzanmıştı. Parçalanmış kafasından kanlar akıyordu, yüzü kanlı ve isliydi. Şişko Fatma’nın kafası ve kolu omzuna kadar hala menfezin içindeydi.
136
Turki
Araştırma İnceleme Kitapları
2006
Loading....