Duru Su Rüyası
Mehmet Özer, 1931 yılında, ülkesinin ötelenmiş, ihmal edilmiş ve geri bıraktırılmış doğusunda, Urfa’nın Siverek kazasında dünyaya gözlerini açar. Siverek, ülkenin doğusundadır, ama Mehmet’in çilesi bu doğu ilçesinde doğmuş olmakla da bitmez. Anne ve babası, 1. Dünya Savaşından dolayı topraklarını terk ederek Siverek’e sığınmak zorunda kalmış muhacirlerdir. Kimliksiz, topraksız ve işsizdirler. Savaştan kaçıp sığındıkları toprakların sahipleri tarafından da ötelenirler, itilirler, dışlanırlar. Doğuda olmak değildir tek kadersizlikleri; Siverek’in de doğusu vardır. Mehmet 13 yaşına gelip de tüm zorluklara baş kaldırıp okumak isteyinceye kadar nüfusa yazılmak, bir vatandaş olmak gelmez aklına ailenin. Gereksizdir nüfusa yazılmak. İsimsiz olarak doğup, gerektiği kadar yoksulluk ve acı çektikten sonra, yine kimselerin yadına düşmeyecek bir şekilde isimsiz olarak ölmek en doğal kaderdir bildikleri ve belledikleri. Ama Mehmet, buna karşı durur; okumak ister, kendisine ve ailesine biçilmiş kötü ve acı kaderini, yoksulluğunu ve kederini, okuyarak değiştirmek için çırpınıp durur. Hem ailesinin boyun eğmişliğiyle, hem de çevredekilerin küçümseyici tavırlarıyla mücadele eder; 13 yaşında hem kendine hem de ailesine bir kimlik çıkarttırır ve hep özlemle dışarıdan seyrettiği ilkokula adımını atar. O ilk küçük adımla başlayan mücadelesi, yıllar içerisinde hem kendi kaderini hem de ailesinin kaderini değiştiren kocaman adımlara dönüşür ve Doç. Dr. Mehmet Özer olarak karşılarına çıkar. O kimliksiz doğan küçük çocuk, cesaret ve azim dolu hayat mücadelesi sonucunda, hayatlarının son demlerinde bile olsa, ana ve babasına kısacık bir rahatlık yaşattır. Çünkü yokluktan ve yoksulluktan dolayı dağ başında, birkaç parça yakacak odun peşinde yollarda donarak ölen küçük kardeşi Hasan’a sözü vardır Mehmet’in ve o sözünü de tutar. Dr. Mehmet, meslek hayatında, ülkesinin doğusunda görev yaptığı her yerin karakteristik analizini yapar, tahlillerini, biz okuyucularıyla kitabında akıcı bir dille paylaşır. Siyasetçi, Ağa, Aşiret ve dinden uzak, dini alet olarak kullanan Şeyhlerin kıskacında kalmış insanların hayatlarını irdeler; "Neden? Niçin? Nasıl?" diye sorar. Sorduğu sorular, bazen hayatı ona dar eder; isyan ettirir. Direnir ama her mücadelenin sonunda çoğunlukla yeni bir tayin veya sürgüne muhatap kalır, durur. Bu kadarla da kalmaz Mehmet’in hayat mücadelesi. Ülkesinin zorluk ve acıyla dolu yıllarının da tanığıdır Mehmet ve bazen de sanığıdır. Kovuşturmalara uğrar, tutuklanır ama o direnir ve bırakmaz mücadeleyi.1960 Darbesine şahit olur; adım, adım gelen bu darbenin her anının canlı tanığıdır Mehmet. 1980 Darbesi gelir, onu da dikkatli ve sorgulayıcı gözlerle takip eder, kahrolur. Her darbe sonrası oluşan anti-demokratik uygulamalardan, soruşturmalardan ve bazen de açık tehditlerden o da nasibini alır. Mehmet Özer, "Duru Su Rüyası" kitabında, yoksul ve çaresiz bir çocuktan, nasıl bir azim timsaline dönüşülebileceğini anlatıyor. Kendi yaşamının yanı sıra, doğup büyüdüğü Siverek ve tayinlerle, sürgünlerle tanıdığı Anadolu insanının günlük yaşamını, acı ve zorluklarla dolu hayatını da okuyucularının dikkatine sunuyor. Mehmet Özer’in hayat hikâyesi, Cumhuriyetin kuruluş yıllarından başlayan ve ülkesinin tarihiyle beraber yaşanan bir tarih ve biyografi yazımıdır aynı zamanda. Yoksul doğan Mehmet, “Bulanık Çamurlu Sular” içinde diye tarif ettiği hayatının başlangıcını, hep rüyasını gördüğü ve ömrü boyunca gerçekleştirmek için mücadele ettiği “Duru Sular” içinde yüzebildiği bir mutluluk hikâyesine dönüştürüyor ve bu acı, tatlı anılarla dolu hayatını, hiç abartıya girmeden, sade ve yalın bir dille “Duru Su Rüyası” kitabında okuyucularıyla paylaşıyor.
268
Turki
Anı - Yemek
2010
Loading....