Barbut'a bir sesin tanıklığıyla aydınlanan mahzende soru sormadan söyleneni yerine getirmek Mahir Koru'nun payına düşendi. “Bana yaz, dedi yaz!..” Bir fısıltı gibi gelen sesin bir masal kahramanına dönüşen karaltısı, Jimo'ydu. Bir deli ve aynı zamanda bir ifrit, sonra ise Amid'in Aslan Kral'ı…
Bir mektupla kaderi değişen Mahir Koru'nun Amid'i korumak yerine karanlıkta kalan yanları rivayetlerde saklıydı. Hayal gibi görünen rivayetler ete kemiğe bürününce ortaya çıkanlar dehşete düşürür okuyanı. Tuhaf inatlaşmalar üzerine kurulu oyunlar… Bu oyunlarda kimler yok ki? İfritler, Jimo, Mahir Koru, yazarın kendisi, SİYAHLİ... Kimin kazandığı ya da yenildiği tahmin edilmeyen oyunların son perdedeki karşılığı BARBUT ile ayyuka çıkar.
Birbirine düşen kahramanları utanç içinde izleyen bir de taşları hesaba katmalı: Bir kentin birliği korkuların yenilgisiydi. Mesele tanrının varlığı ya da yokluğu değildi, dengeydi. Sesin sessizlikle, cennetin cehennemle, yaşamın ölümle kıyasında anafora kapılma ihtimali vardı. Tanrı hiç kimseyi öldürmedi. Denge yoksa yaşam da yoktu zaten…
152
Turki
Edebiyat - Roman
2014
Loading....